BAŞA DÖN

Reklam Alanı

Hayvancılık sektörü, hayvancılık sektörü ile ilgili konular

Hayvancılık sektörü-Hayvancılık sektöründe merak ettiğiniz tüm konular
İnsanoğlunun varoluşu ile başlayan tarımın en temel fonksiyonlarından birisi, insan hayatının devamını mümkün kılan gıda maddelerinin üretimidir. Tarım Sektörü'nün gücünü; verimli toprak kaynakları, biyo çeşitlilik, elverişli ekolojik şartlar ve çiftçilerin gayreti oluşturmaktadır. Tarımcılık var olduğu günden bugüne, üretim
 faaliyetleri ve toprak mülkiyeti açısından birçok evre geçirmiştir. Toplayıcılık ve avcılık ile başlayan tarımsal faaliyetler, teknoloji ve bilginin kullanıldığı uzmanlaşmış planlı işletmeciliğe kadar farklı aşamalardan geçmiştir. Tarım, Türkiye için de stratejik öneme sahip bir sektör olmuştur.



HAYVANCILIK SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE'DEKİ GELİŞİMİ
Türkiye, özellikle Anadolu, tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Bu uygarlıklarda tarımsal faaliyetler, bölgenin iklim çeşitliliği nedeniyle çok çeşitli alanlarda yoğun bir şekilde yapılmıştır.



Özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında, tarıma büyük önem verilmeye başlanmıştır. Türkiye'de Tarım Sektörü'ne yön veren gelişmelerden en önemlisi 17 Şubat 1925 tarih ve 552 Sayılı Kanun'la Aşar Vergisi'nin kaldırılması olmuştur.



Vergi sisteminde çiftçinin yararına değişikliklere gidilirken, tarımda makineleşme alanında da çalışmalar yapılmış, toprak ürünlerini değeri üstünden alan kuruluşlar açılmış, meyvecilik ve bağcılığı geliştirmek için çeşitli fidanlıklar kurulmuştur.



Çiftçilerin toprak sahibi olmaları amacıyla Cumhuriyet'in ilk yıllarında ciddi çalışmalar yapılmıştır.



1950-1953 yılları arasında Tarım Sektörü hızlı bir gelişme göstermiş ve ekim alanı 14,5 milyon hektardan 18,8 milyon hektara çıkmış, tahıl ürünleri artışı ile buğdayda dünyada 4. sırada ihracatçı ülke olunmuştur. 1960 yılında 1946 yılına göre buğday ekim alanları yüzde 100, üretim miktarı yüzde 132; arpa ekim alanları yüzde 63, üretim miktarı ise yüzde 124 oranında artmıştır.



Tarım Sektörü, 1980 yılına gelinceye kadar Türkiye ekonomisinin lokomotifi olma işlevini hiç aksatmadan başarı ile sürdürmeye devam etmiştir.



2000'li yıllara gelindiğinde de tarımın sosyal alan olmaktan çok, "stratejik ve rekabete dayalı iktisadi bir sektör" olarak ele alınması gerektiği ortaya konmuştur.



Tarım Kanunu'nun da içinde olduğu, 12 Temel Kanun çıkarılmış, Tarımda "Vizyon 2008-2012" projesi ortaya konulmuştur. Üretimle ilişkisi olmayan destekler yerine; kalite, sağlık, verimlilik ve kırsal kalkınmayı esas alan destekler uygulamaya konulmuştur. Diğer taraftan destekleme ödemelerinin zamanında yapılması konusunda hem Tarım hem de Hayvancılık Sektörü'nde sıkıntılar yaşandığı bilinmekte olup, bu durum üreticilerin şikayetlerine sebep olmaktadır. Üretimle ilişkisi olmayan desteklerin, Türkiye gibi Tarım Sektörü ABD ve AB'den farklı yapısal özellikler gösteren ülkelerde etkinliği konusunda da ciddi tartışmalar yürütülmektedir. İlgili meslek kuruluşları tarafından, bu tarz desteklerin ülkemizde çiftçiyi üretime yabancılaştırdığı, tarımsal üretimi özendirmekten ziyade bir "sosyal yardım" haline geldiği, bütçeden aktarılan kaynağın tarımsal faaliyet içinde kalmadığı yönünde eleştiriler dile getirilmektedir. Özellikle arz açığı bulunan bazı ürünlere yönelik olarak belirlenen ve üretim miktarı bazında ödenen destekleme primlerinde de, kilogram başına prim tutarının belirlenmesi ve ödemelerin zamanlaması önem arz etmektedir. Prim tutarlarının yetersizliği, ürünler arasındaki paritelerin yeterine gözetilememesi ve ödemelerin gecikmesi, temel sorunlar arasındadır.



Hayvancılık sektörü nedir
HAYVANCILIKTA SEKTÖREL PANORAMA
%25 payla Türkiye'nin en büyük istihdam kaynağı olan ve %8 payla GSYİH'e önemli katkı sağlayan Türk Tarım Sektörü, 20'den fazla ürünün üretiminde dünyada ilk beşte yer almaktadır. Hızla devam eden küresel değişimlerden görece daha az etkilenen Türk Tarım Sektörü, kendi kendine yetebilme açısından da birçok ülkeden daha şanslı konumdadır.



Fındık, kestane, kayısı, vişne, incir, zeytin, tütün ve çay gibi ürünlerde lider üretici ve ihracatçı olan Türkiye, 2009 yılı üretici fiyatlarına göre, Avrupa'nın birinci, dünyanın ise 7'nci en büyük tarım ülkesi oldu. OECD'nin geride bıraktığımız Nisan ayında açıkladığı Türkiye Tarım Raporu'na göre, Türkiye dünyadaki ülkeler arasında 50 milyar 813.2 milyon dolar ile 7'nci sıraya yükseldi. 2008 yılı tarımsal hasılasına göre, Rusya'dan sonra 8'inci sırada yer alan Türkiye, 2009 yılı tarımsal hasılasıyla Rusya'yı geride bıraktı.



Türkiye'de 150'den fazla bitki türü yetiştirilmekte ve yaklaşık 3 milyon çiftçi tarafından 24.3 milyon hektar alanda bitkisel üretim faaliyeti gerçekleştirilmektedir. Ekilebilir tarım alanlarının yüzde 67'si tarla ürünlerine, yüzde 12'si meyvecilik ve bağcılığa, yüzde 3'ü sebzeciliğe, yüzde 18'i yine tarla ürünleri olmak üzere nadasa ayrılmaktadır. Özellikle bitkisel üretimde son dönemde uygulanmaya başlanan modern tarım teknikleri, destekler ve daha kaliteli girdi kullanımıyla birlikte birim alandan alınan verim ve ürün kalitesinde artış sağlamıştır.



Yıllık 2 milyon adet büyükbaş ve 6 milyon adet küçükbaş hayvan kesiminin gerçekleştiği Türkiye'de 11 milyon büyükbaş hayvan, 25 milyon da küçükbaş hayvan varlığı bulunmaktadır. Türkiye, kişi başına yıllık 12 kilogram civarındaki kırmızı et tüketimiyle dünya ortalamasının oldukça gerisinde kalmaktadır. Tüketimin 10 kilogramı sığır ve dana eti, 2 kilogramı ise küçükbaş hayvan eti oluşturmaktadır.



HAYVANCILIKTA SEKTÖREL ANALİZ
Türkiye 184 ülkeye 500 çeşitten fazla tarım ve gıda ürünü ihracatı gerçekleştiriyor. Yine Bakanlık verilerine göre, 2002 yılında 4 milyar dolar olan tarım ürünleri ihracatının 2010 yılında yüzde 217'lik artışla 12.7 milyar dolara çıktığı görülüyor. TİM'in verilerine göre 2011 yılı Temmuz ayında tarım ihracatı yüzde 24.4 artarak 1 milyar 365 milyon doları aştı. 2011 yılının ilk 7 aylık döneminde ise tarım ihracatı yüzde 21.5 artışla 9.6 milyar dolar oldu. Söz konusu dönemde tarım sektörü, toplam ihracattan yüzde 12.5 pay aldı.

Sektör, dünya pazarlarında talep arayışını sürdürüyor. Bu noktada ihracatta yeni pazarlara açılmak ve komşu ülkelere yönelik akılcı stratejiler belirlemek büyük önem teşkil ediyor. Bakanlığın açıkladığı verilere göre, Türkiye tarım ürünlerinin yüzde 45-50'sini AB ülkelerine, yüzde 20-25'ini komşularına ve Rusya, Ukrayna gibi ülkelere, kalan kısmını da diğer ülkelere ihraç ediyor.



Buna rağmen Türkiye'deki tarım nüfusu verilerine bakıldığında, 2002 yılında 23.7 milyon kişilik tarımsal nüfusun toplam nüfus içindeki payı %34,2 iken, 2010 yılında bu sayının 17,5 milyona düşmesiyle toplam nüfus içindeki oranının %23,7'ye gerilediği görülmektedir. Yine 2002 yılında tarımda 7.4 milyon kişi istihdam edilirken, 2010 yılında bu rakam 5.7 milyon kişiye düşmüştür.



Tarımsal üretimin en önemli girdilerinden olan mazot ve gübre fiyatlarının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de artması nedeniyle sektör üretiminde maliyet sıkıntısı sürüyor. Amonyak, fosfat kayası ve doğalgaz gibi gübre üretiminde kullanılan hammaddelerin ithal edilmesi de tarımsal ürün fiyatlarının düşmesini engelliyor. Verilen desteklemelerin yetersiz kaldığını vurgulayan tarım üreticileri, bu nedenle bir an önce ilaç ve gübre sübvansiyonlarıyla birlikte desteklemelerin de gözden geçirilerek artırılmasını talep ediyor.



Jeopolitik konumu gereği tarıma elverişli ülkeler arasında yer alan Türkiye'nin tarım politikalarını iyileştirerek ve yatırımlara öncelik vererek bu şansını kullanılması gerektiğine dikkat çeken sektör yetkilileri, tarım sektörünün önümüzdeki dönem içinde yapısal bir değişim geçireceğine inanıyor. Bu değişimle sektörde hedeflenen, tarımda üretim, ürün paketlenmesi ve tüketicilere ulaştırılması gibi tüm aşamalarda faaliyet gösteren 'çağdaş tarımsal işletmeler' kurmak. Böylece önceliği verimlilik olan ve riski yöneten çiftlik işletmelerinin oluşturulacağını belirten yetkililer, üretime ve finansmanına yönelik desteklerin büyük oranda artırılmasını istiyor.



Tarım sektörü, bankacılığın ilgi odağı oldu
Gelişen teknolojilerin daha fazla kullanılarak verimliliğin artırılması, sigorta bilincinin oluşturulması ve kamusal desteklerin devamının yanı sıra öncelikle üreticiye finansman erişim imkanının sağlanması gerekiyor. Bu anlamda bankacılık sektörünün NİŞ alanlarından biri olan tarım ve hayvancılık kredileri, son yıllarda ciddi bir büyüme grafiği çiziyor. Birçok özel banka tarım ve hayvancılık sektörüne yönelik yeni kredi ve destek paketleri hazırlıyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, 2011 yılının sadece ilk üç ayında kullandırılan tarımsal kredi miktarı, 2010 yılı rakamının tamamına yakın gerçekleşti ve 15 milyar TL'ye yaklaştı.



Hayvancılık sektörü gümrük vergisi
Hayvancılık SEKTÖRÜ
Hayvancılık sektörü, son bir yıldır ithalat ile ilgili alınan kararlara da bağlı olarak hareketli bir dönem geçiriyor. Sütte başlayan krizin yansımasıyla artan kırmızı et fiyatlarına karşı Bakanlığın geçen yıl sıfır gümrükle canlı hayvan ithalatına izin vermesi bu hareketliliğin en önemli unsurlarından biri.



Geçen yıl Et ve Balık Kurumu'na sıfır gümrükle ithalat yetkisi verilmesi ve Aralık 2010'da %135 olan karkas et ithalatındaki gümrük vergisinin özel sektör için %30'a düşürülmesi, besicilerin tepkilerine yol açmıştı.



İthal et ve hayvan maliyetinin, iç piyasa maliyetinden daha düşük olması, sektördeki birçok girişimcinin ithal ürüne yönelmesine neden olmuştu. Bu süreç içinde Et ve Balık Kurumu 2010 yılında sıfır gümrükle 5 bini besilik olmak üzere toplam 134 bin baş sığır ithalatı yaptı.



Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın verileri göre, ithalat kararının alındığı tarihten itibaren, Türkiye'ye 224 bin 380 baş kasaplık sığır, 168 bin 939 baş besilik sığır, 378 bin 165 baş kasaplık koyun ve 160 bin ton et ithalatı yapıldı.



Artan ithalatla birlikte hayvanlarını kesim bile yaptıramaz hale gelen besiciler, hükümetten gümrük vergisinin artırılmasına ilişkin talebine geçtiğimiz aylarda açıklanan karar ile cevap buldu. İthal ette gümrük vergisinin yüzde 45'ten yüzde 60'a çıkarılmasına ilişkin karar, 13 Mayıs 2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile resmiyet kazandı. Buna göre, %60'a yükseltilen gümrük vergisi, yurtiçi üretim azaldığı için rekabet gücü zayıflayan ve yaşadığı zararı telafi etmek isteyen girişimcilerin bir nebze umudu oldu.



Bu arada Temmuz ayının son haftası kasaplık canlı hayvan ithalatı için gümrük vergisi oranı AB, EFTA, Bosna Hersek ve Diğer Ülkeler için %30'dan %15'e düşürüldü.



Sektördeki bir diğer olumlu gelişme ise, Bakanlığın açıkladığı hayvancılık destekleri. Buna göre, hayvancılık yapanlara 315 milyon liralık destek ödemesi 13 Mayıs itibariyle ödenmeye başlandı. Desteklere göre ayrıca, 2011 yılı için daha önce 6 kuruş olarak açıklanan süt teşvik primi 10 kuruşa çıkarılıyor. Et ve Balık Kurumu besiciden aldığı karkas etin fiyatını 50 kuruş artırarak 12.5 liradan 13 liraya çıkardı.



Bu arada yeniden yapılandırılan Bakanlıklar sonrası; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın yerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı aldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK), 8 Haziran 2011 tarihli Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. KHK ile bakanlık bünyesinde, Hayvancılık Genel Müdürlüğü, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ile Türkiye Milli Botanik Bahçesi Müdürlüğü oluşturuldu.



Hayvancılık Sektörü Güçlü Taraflar

İklim ve toprak yapısının, birkaç tropikal bitki hariç, her türlü bitkisel üretimin ve hayvan yetiştiriciliğinin ekonomik olarak yapılmasına uygun olması,

Gelişmiş ülkelere kıyasla, tarım topraklarının kirletilmemiş olması; yer altı ve yer üstü su varlığı,

Birçok bitki türünün gen merkezi olan Anadolu'nun dünyanın en zengin biyo çeşitliliğine sahip bulunması,

Tarımsal ürün ithal eden ülkelere (Ortadoğu, Kuzey Afrika, AB ve Kafkaslar) yakınlık ve gıda potansiyelinin yüksek olması,

GAP, DOKAP ve DAKAP gibi topyekun kalkınmaya odaklı bölgesel projelerin olması ve bu projelerin su kaynaklarının etkin kullanılmasına ve sulama alanlarının geliştirilmesine yönelik olması,

AB'ye üyelik sürecinde tarımla ilgili hukuki mevzuatların iyileştirilmeye başlanması.



Hayvancılık Sektörü Zayıf Taraflar

Üretimin büyük oranda tabiat şartlarına bağlı yapılması ve riskli oluşu,

Tarımsal üretimde kullanılan girdilerin pahalılığı ve bilinçli kullanılamıyor olması,

Tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanamaması,

Ulusal ve uluslararası pazarlarda marka oluşturan güçlü yerli firmaların azlığı,

Tarımsal işletmelerin büyük çoğunluğunun küçük ölçekli ve arazilerinin parçalı olması,

Tarımsal araştırma ve teknoloji oluşturmada yetersizlik, mevcut olan araştırma bulgularının ve tekniklerinin üreticiye ulaştırılmasındaki problemler,

Plansız ve düzensiz bir şekilde köyden kente göç sonucunda tarım ile uğraşan kesimin yaş ortalamasının yüksekliği ve eğiliminin azalması.



İlgili Aramalar : Hayvancılık sektörü, Hayvancılık sektörü nedir, Hayvancılık sektörü nasıl bir sektör, Hayvancılık sektörü ile ilgili merak ettikleriniz

Hiç yorum yok